Sunday, July 13, 2014

Gustáv Murín’in Gezgin günlüğü



Türkiye - kırk yıl sonra ...

Pirinç tanelerinden taş evlere
Türkiye’ye seyahat ederken bir şahsi amacım vardı - yıllar sonra arkadaşımla buluşmak... Benim üç güzelim  (eşim Janina ve kızlarım Lucia ile Veronika) Amerika Birleşik Devletleri'nin doğu kıyısına burslu olarak gittiğinde Yaşar Kılıç’la tanıştık. Her gün başka yerde bulunduğumuz gezinin en hoşumuza giden kısmı Virginia Beach adlı ünlü plajda birkaç gün geçirmek idi. Hediyelik eşya satan olağanüstü bir satıcı, siz beklerken isminizi bir pirinç parçasının üzerine yazıp (hatta örneğin, bir taraftan sizin ve diğer taraftan eşinizin ismini) bir kolye içine yerleştirmekteydi. Kapadokya’lı Yaşar Kılıç’ın standının, birkaç gün geçirdiğimiz Virginia Beach plajındaki ana yürüyüş yolu üzerinde bulunması bizi birbirimize yakınlaştırdı. Kendisinin ilginç bir hayat hikayesi var. Büyük planlarla Amerika'ya gelmiş ama karısı oraya alışamadığı için eve geri dönmüş. Ticaret yaparak hayatını kazanmaya karar vermiş ve  büyük miktarda hediyelik eşya üretimine başlamış. Fakat, işçilerden dolayı hayal kırıklığına uğramış. Yaz sezonunda ve okul tatilleri sırasında en azından kızı ile oğlu yardıma geliyorlarmış.
Sekiz yıl Yaşar’dan haber almadım fakat, bu süre zarfında adres ile telefon numarasının yazılı olduğu kağıdı sakladım. Memleketi olan Ürgüp kasabasını ziyaret etmeye karar verdim ve rehberim Bora o numarayı aradı. Faks çıktı ama, ardından Yaşar’ın tanıdıkları kendisine mesaj ileteceklerini söylediler. Kısa zaman sonra telefonda onun sesini duydum. Amerika'dan dönmüş ve yeni bir işe başlamış. Ürgüp merkezine bakan teraslı bir restoranda akşam yemeğimiz anılarla dolu, ertesi gün ise, Yaşar'ın şu an yaptıkları ile kendi planlarını anlatmasıyla  geçti. Kızının kendi eczanesi olduğunu, iki ay sonra bir meslektaşıyla evleneceğini ve bin kadar misafir beklediklerini anlattı. Oğlu ile birlikte, güzel evler için yurtdışında para kazanmış olan Türklere ev inşa eden bir inşaat şirketini yönetiyorlar. Bu evlerde ülkenin şaşırtıcı doğal oluşumlarının özgün yapı malzemesi olan kireçtaşı bloklar kullanılıyor. Yaşar, pirinç taneleri üzerine yazmayı beceren elleriyle şirket girişine taş üzerine oyulmuş şekillerden oluşan bir amblem asmış.
Birbirimize temel şeyleri anlattıktan sonra Yaşar, arkadaşı olan Ürgüp Belediye Başkanı Fahri  Yıldız’la beni tanıştırdı. Kendisi, ofisinin penceresinden görünen lisenin eski müdürüdür. Ofisine, yapay kırmızı halı ile kaplanmış merdivenden çıkılıyor. Kentin gelirlerinin % 70 kadarı turizm, gerisi ise tarım ve ticaretten geliyor. Su sıkıntısı nedeniyle 27 kilometre uzaklıkta olan su, kaynağından boru ile getirilmektedir. Ancak, hükümetin desteği ile yeni bir su  kaynağı hazırlanıyor bile...
Yaşar beni en sonunda, olağanüstü bir küçük “ebru” resim galerisi sahibi olan arkadaşıyla tanıştırdı. Çok şey gördüm ama böyle bir şey görmemiştim

Ressamın önünde resim kadar büyük, derin olmayan, metal, üst katmanında özel hayvansal yağ olan su ile dolu kap var.

Kabın yüzeyine çeşitli renkli boyalar damlatıp yayılıyor ve üzerinde fırça ile çeşitli şekiller oluşturuluyor. En sonunda, renkli yüzeyin üstüne tüm çizimin aktarılması için bir bez konuyor. Görülmemiş, duyulmamış ama işlevsel. Osmanlı İmparatorluğu döneminde resmi evrak olarak kullanılan "antetli kağıtların" hazırlanışı böyle imiş.

Yaşar’la bir sonraki görüşmemiz için yine sekiz yıl daha beklememek zorunda ümidiyle vedalaştık.

Yollar ve geçitler/küçük yollar

Güzergâhı İstanbul, Çanakkale, Kuşadası, Pamukkale, Kapadokya, Silifke ve Adana olan yedi gün süren ilham veren yolculuk sırasında yaklaşık üç bin kilometreyi geçtik. Henüz tamamlanma aşamasında olan yol ağı hazır olsa idi, her yere daha erken ulaşabilirdik.

Ana yollar dört şeritli ama, yol ortasındaki refüj eksik ve çok miktarda kavşak olan şehir ile kasabalar direk şehir girişlerindeler. Beklenmeyen anlarda toprak yollara geçilmektedir. Gelibolu merkezinde de olduğu gibi. Benzer şekilde, Bergama yolu üzerinde de yol inşaatı var, ancak, makineler ve yanında duran birkaç işçi haricinde yolda fazla yoğunluk görünmemektedir. Fakat bunlar, rehberimiz Bora’nın Bozdoğan’dan Afrodisias’a giderken "kısayoldan" geçmesi kararı yanında hiç birşey değildir. GPS navigasyonu Toyota Avensis marka arabamızı kirli alanlar arasına asfalt olmayan yollara getirdi ve sığ bir nehir geçmek zorunda kaldık. Fakat şoförümüz Atilla arabasıyla bunu becerdi.

Ege denizi kıyısındaki dağlara tırmanan virajlı yollar, dağ yamaçlarından su fışkıran kaynaklar ile dinlenme durakları, eskisinden hatırladığım gibi durmaktadır.
Neredeyse boş olan yollar dikkate değer. Şoför Atilla Erden, Gemini adlı seyahat şirketince GPS Merkezi’nden kontrol edilen ve güvenlik nedeniyle tüm şoförler için belirlenen 90-100 kilometre sabit hızı korudu. Örneğin, İzmir’den doğuya ve Toros Dağlarını geçerken Adana'ya Kapadokya istikametinde gerçek otoyol bulunmaktadır. Aslında son yıllarda karayolu ağı önemli ölçüde geliştirilmiştir. Nereye giderseniz bir yol inşatı ve işçileri görebilirsiniz. Ama turistik geziler ile araba sürüşünü yerel kişilere bırakmayı tavsiye ederim… (devamı)
Türkiye hakkında fazla bilgi http://www.tulacky.net/azia/cestovatelsky-dennik-gustava-murina-13-5-2010/ 'dan bulabilirsiniz.

Çeviren: Andrea Salayová